Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleşen depremlerin ardından depremi yaşayanlar ve buna tanık olanlar yani bizler bu durumdan çok etkilendik. Fakat unuttuğumuz ve akut travma geçirme ihtimali olan bir risk grubu daha var. Onlar da görevleri gereği depremzedeler ile birlikte çalışan profesyoneller yani sağlık çalışanları, AFAD görevlileri, madenciler vs.
Deprem gibi travmatik bir olay, olaya tanık olan herkeste aynı etkiyi bırakır mı? Bu sorunun cevabına geçmeden önce gelin önce travmatik olaydan kastettiğimiz şeyin ne olduğuna bakalım.
Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabında DSM-5’e “Bireyin yaşamsal tehlike, yaralanma, cinsel saldırı gibi olaylara fiilen maruz kalması ya da bunların kıyısından dönmesi, bu tür olaylara tanıklık etmesi veya bir yakının başına böyle bir olayın gelmesi travmatik yaşantılar olarak kabul edilmektedir.”
Travma durumunda olaylar yeniden oluyormuş gibi hissedilir.
Travma durumunda kişi aşırı uyarılmış hale girip aşırı korku, çaresizlik, dehşet içerisinde hissedebilir ve içe çekilebilir. Bu durum, kişinin günlük yaşantısında kendsini gösterebileceği gibi kişi bunu rüyada da görebilir. Olay tekrar yaşanıyormuş gibi hissedilebilir ve kişi bundan kaçınma çabası (irkilme, aşırı sinirlilik, ağlama, çığlık atma gibi) içerisine girebilir.
Aşırı uyarılmış halin aksine kişide genel bir uyuşma, hareketsizlik, dalgınlık, duygusal tepkisizlik ve kayıtsızlık halinin görüldüğü durumlar da olabilir. Daha ileri durumlarda ise kişi depersonalizasyon, derealizasyon ve dissosiyatif amnezi de geçirebilir.
Travmatik bir durumla karşılaşıldığında en az 2 gün boyunca yukarıdaki tepkiler görülüyorsa bunlar akut travma (Akut Stres Bozukluğu) tanısı açısından uzman tarafından değerlendirilir. Bireyin, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanısı açısından değerlendirilmesi için ise en az 6 ay süre ile bu semptomların görülmesi gerekir.
Üstlenilmiş travma tek bir maruz kalma deneyimi sonucunda oluşmaz.
Bu kavram McCann ve Pearlman tarafından 1990 yılında ilk kullanılmaya başlandığında daha çok görevleri gereği travma mağduru bireylerle çalışan profesyonellerde(sağlık görevlileri, itfaiyeciler, polisler, avukatlar, sosyal hizmet uzmanları, gazeteciler gibi) gözlenen bir durumu açıklamak için kullanılmıştı.
Yapısalcı Kendilik Gelişimi Kuramı’ndan temellerini alan üstlenilmiş travmada, kişinin bilişsel şemalarında ve inançlarında kalıcı değişiklik ortaya çıkar. Bununla demek istediğimiz bu travmayı yaşayan kişilerin kimlik algılarında, dünya görüşlerinde, psikolojik gereksinim alanlarında, inançlarında ve bellek sistemlerinde değişikliğin olmasıdır. Bunun oluşması için de travma mağduru bireyle tek bir karşılaşma yetmez kişinin buna defalarca kez maruz kalması gerekir. Bu şekilde üstlenilmiş travma birikimli olarak ortaya çıkar.
Şefkatin yorduğu insanlarda ortaya çıkabilir: İkincil travma.
Travma sonrası stres belirtilerinin özelliklerini gösteren ikincil travma ya da diğer adıyla şefkat yorgunluğu; üstlenilmiş travma gibi, travma mağduru bireyle çalışan kişilerde gelişir. Ondan farkı ise travma mağduru bireyle yaşanan tek bir deneyimin dahi yeterli olmasıdır. Belirtiler aniden ortaya çıkabilir. İyileşme dönemi ile ilgili psikoloji biliminde farklı bilgiler bulunuyor. Araştırmaların bir kısmında iyileşmenin kısa sürede olacağı belirtilirken ön test-son test çalışmalı diğer araştırmalarda ise bu sürenin uzayabileceği bulunmuş.
Bu belirtilere dikkat edilmeli:
Görevli kişi acı çeken bir insana yardım etmeye çalışırken söz konusu travmalar kendisinde oluşabilir. Belirtileri travma mağduru bireyin semptomları ile aynı olur: uyku problemleri, dikkat dağınıklığı ve sürekli tetikte olma gibi uyarılma belirtileri ile yorgunluk, üzüntü, umutsuzluk, genel kaygı, sosyal geri çekilme.
Daha çok genç ve deneyimsiz bireylerin yoğun empati nedeniyle sınırları kontrol edemedikleri düşünülüyor.
Bu konuda 2003 yılında araştırmalar yapan Collins ve Long bu durumun nedeninin mağdur bireye karşı hissedilen yoğun sempati ve onunla kurulan aşırı özdeşim olduğunu düşünüyorlar. Özellikle genç ve deneyimsiz olan görevliler, mesleklerinde karşılaştıkları problemleri nasıl çözmeleri gerektiği konusunda yeterli deneyime sahip olmayabilir. Bu kişiler mağdurlarla çalıştıklarında söz konusu grupla aşırı özdeşim kurduklarından aralarına uygun sınırlar koymakta zorlanabiliyorlar.
Not: İkincil travma kavramı olaya dair görüntülere, kişilere maruz kalan herkeste görülebilen durum için kullanırlırken, üstlenilmiş travma kavramı sadece görevleri gereği mağdur bireylerle çalışan profesyonellerde ortaya çıkan travmayı anlatmak için kullanılır.
Kaynak: www.webtekno.com