Sanatçı Ahmet Yiğider, karıncaların sosyal davranış gösteren süper organizma olmaları ve bunun kokuyla ilişkisi üzerine bilim ve sanat sentezli çalışmalar yürütmektedir. Karıncaların avlanma, besin bulma, stoklama, güvenliği sağlama, savaşma, sosyal kurallara uyum ve uymayanları cezalandırma eylemleri; feromon salgılanması ve karşı tarafın bunu algılamasıyla sağlanır.
Yiğider, tasarladığı cam tüp içindeki kokusuz deney alanlarında karıncaların farklı stres seviyelerinde etkileşimleri gözlemekte ve tüp içerisine yayılan uçucu molekülleri hem duyusal hem de analitik kimya yöntemleriyle inceleyerek moleküler bileşimini anlamaktadır. Karıncanın vücut dokusunda gerçekleştirdiği moleküler ayrıştırmada 1000’den fazla çeşitte molekülün bilgisine ulaşmıştır. Yiğider’e göre bu bilgi, doğanın dev bir ansiklopedisini temsil ediyor.
Yiğider, yaşamın ve canlılığın en temel belirtilerinden biri olan koku faktörünü ileri teknoloji kullanarak bilimsel yolla analiz ediyor ve kokuyu oluşturan moleküler bileşenlere ulaşıyor.
Yiğider’in kavramsal çalışmalarında kullandığı Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometrisi (GC-MS), incelenen uçucu bileşiklerin moleküler yapısını anlamak için ileri teknoloji cihazların kullanıldığı bir analitik kimya yöntemidir. Kimya, biyoloji, genetik gibi doğa bilimlerinin yanı sıra kriminoloji gibi özel alanlarda da kullanılmaktadır. Ahmet Yiğider yeni sergi projesi hakkında şunları söylüyor:
“BİR FISILTIYA DİKKAT EÇEKMEK İSTEDİM”
“Analitik kimya metotlarıyla tespit ettiğim uçucu moleküllerin bir kısmı karınca salgılarının olfaktif karakteri hakkında ipucu veriyor. Sonraki süreçte bu karmaşık molekül dökümünü ve duyusal analiz bulgularımı birleştirerek insanoğlunun deneyimine açık bir “karınca kokusu” bileşimi oluşturabildim. Çıplak gözle görebildiğimiz en küçük bedenlerden biri olsa da doğanın en büyük hayvansal biyokütlesine sahip karınca türü ve insan arasında sessiz bir anlatıya, bir fısıltıya dikkat çekmek istedim.”
İNCİR VE TOPRAK KOKUSU
Ahmet Yiğider’in 2024’te 9. Çanakkale Bienali için ürettiği İncir, İnsan, Toprak adlı eseri, mekânı pamuk ipliği sarkıtları ve koku molekülleriyle bölüyordu. Bir tarafta incir kokusu toprak kokusuna; diğer tarafta insan kokusu toprak kokusuna dönüşüyordu. İzleyici bu kokular arasındaki geçişleri deneyimleyebildi. Sanatçı bu proje için İnsan kokusunu yaratırken, özellikle dördüncü ve beşinci ay evrelerinde bebekler üzerinde (ebeveynlerinin gözetiminde) deneyler yürüttü.
SANAT ESERİNİN DENEYİMLENMESİ
İnsan kokusunu belirleyen önemli etkenlerden birisi besinler olduğundan Yiğider, bu deneylerde hala anne sütüyle beslenmenin baskın olduğu evreleri tercih ediyor. Bebeğin gece uykusunda boyun bölgesine yerleştirilen kokusuz özel kumaş parçalarını, GC-MS tekniği ile inceleyerek bebek kokusunu oluşturan aldehitler ve diğer uçucu molekülleri sanat eserinin deneyimlenebilen parçası haline getirdi.
Ergül Tosun
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Kaynak: www.ensonhaber.com