Bugün, tüm Müslüman alemi, Ramazan ayına adım atmanın heyecanını yaşıyor.
On bir ayın sultanı olarak bilinen Ramazan, sadece oruç tutmakla sınırlı kalmayan, aynı zamanda bir arınma, sabır ve dayanışma dönemi olarak kabul ediliyor.
Ramazan ayının ilk sahuru, Müslümanlar için manevi bir yenilenme ve takva arayışının başlangıcıdır.
ORUÇ İBADETİNİN HİKMETİ
Ramazan orucu, İslam’ın beş temel ibadetinden biri olup, Müslümanlar için bir arınma ve sabır süreci olarak önemli bir yer tutuyor.
Oruç ibadeti, ilk olarak Hicretin ikinci yılında, Bedir Savaşı öncesinde Şaban ayında farz kılınmış ve bu farz kılınan oruç, İslam toplumu için bir ibadet olmanın ötesinde, manevi bir arınma ve toplumsal dayanışma amacı taşıyor.
ORUÇ İBADETİNİN FARZ KILINMASI
Allah, Bakara suresi 183. ayetinde orucu “Ey iman edenler! (Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” şeklinde emretmiştir.
Bu emir, orucun sadece bedensel bir açlık değil, ruhsal bir arınma ve sabırla ilgili bir ibadet olduğunun altını çiziyor.
Oruç, Müslümanlara sadece nefsani arzularından arınma değil, aynı zamanda kötü alışkanlıklarını terk etme ve sabır gösterme fırsatı sunuyor.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de orucun faziletini belirtmiş ve “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” şeklinde bu ibadetin büyük bir sevaba vesile olduğunu bildirmiştir.
ORUÇ KELİMESİNİN ANLAMI
Oruç, kelime olarak “savm” veya “sıyâm” olarak ifade edilir ve sözlük anlamı itibarıyla kişiyi yemek, içmek, konuşmak, yürüme gibi fiziksel eylemlerden alıkoyma anlamına gelir.
Dini bir terim olarak ise oruç, müminin niyet ederek, imsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmasını ifade eder. Kur’ân’da oruçla ilgili açıklamalara Meryem Suresi’nin 26. ayetinde de yer verilir.
ORUÇ İBADETİNİN TARİHÇESİ
İslam öncesi dönemde Mekke halkı, Peygamberimiz (s.a.v.) de dahil olmak üzere “âşûrâ” orucu tutuyordu.
Bu oruç, Musa’nın İsrail oğullarını Firavun’un zulmünden kurtarması ile ilişkilendirilmişti. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettikten sonra, Yahudilerin bu orucu tutmaya devam ettiğini görmüş ve onlardan daha faziletli olduklarını belirterek, bu orucu tutmayı sürdürmüştür.
Ancak, Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, âşûrâ orucu, Ramazan orucunun ardından tutulan en faziletli oruç olarak kabul edilmiştir.
Peygamberimiz ayrıca, eyyâm-ı bîd olarak bilinen kamerî ayların 13, 14 ve 15. günlerinde de oruç tutmuştur. Bu günlerde oruç tutmak, “bütün bir yılı oruçla geçirmek gibi” büyük bir sevap kazandırır.
HİCRET VE ORUÇ İBADETİNİN FARZ KILINMASI SÜRECİ
Hicret, İslam’ın tarihi açısından büyük bir dönüm noktasıdır. Mekke’den Medine’ye göç, sadece coğrafi bir hareketlilik değil, aynı zamanda İslam toplumunun inançlarını, ibadetlerini ve sosyal yapısını yeniden şekillendirdiği bir süreçtir.
Hicret, 622 yılında gerçekleşmiş olup, Peygamberimiz (s.a.v.) ve sahabelerinin zulüm ve baskılardan kaçmak amacıyla Mekke’den Medine’ye göç etmeleriyle başlamıştır.
Bu dönemde, Mekke’deki Müslümanlar, Mekke müşriklerinin zulmünden kaçarken, Medine’ye yerleşerek, burada İslam’ın temellerini atmışlardır.
MÜSLÜMAN ALEMİNE PEYGAMBER EFENDİMİZ BİLDİRDİ
Medine’ye göç ettikten sonra, oruç ibadeti de önemli bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Ramazan orucu, hicretin ikinci yılında, Bedir Savaşı öncesinde farz kılındı.
Peygamberimiz (s.a.v.), Medine’ye yerleştikten sonra oruç ibadetinin farz kılındığını Müslümanlara bildirmiştir.
Bu dönemde, oruç tutmanın sadece fiziksel değil, manevi bir arınma, sabır ve takva kazanma aracı olduğuna dair Peygamberimizin (s.a.v.) öğretileri Müslümanlara aktarılmıştır.
ORUÇ, NEFSİN KÖTÜ İSTEKLERİNDEN ARINDIRIR
Ramazan orucu, Bakara Suresi 183-184. ayetleri ile farz kılınmıştır.
Bu emir, Müslümanların belirli bir süre boyunca oruç tutmalarını istemektedir.
Ramazan orucunun farz kılınması, Müslümanları sadece açlık ve susuzluktan uzak tutmak değil, aynı zamanda nefsin isteklerinden, kötü sözlerden ve olumsuz davranışlardan arındırmayı hedeflemiştir.
Hicretin ikinci yılında, Bedir Savaşı öncesinde Şaban ayında farz kılınan oruç ibadeti döneminde, İslam toplumu Medine’ye hicret etmiş ve burada oruç tutmanın, sabrın ve takvanın artırılması amaçlanmıştır. Ramazan ayı, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı ay olduğu için de ayrı bir öneme sahiptir.
KAYNAKLAR
- Bakara, 2/183-184
- Sahih Buhari, Hadis No: 1902
- Sahih Müslim, Hadis No: 1151
- İbn Hacer, Fethu’l-Bari
- Katâde b. Dâime, Tefsir
- diyanet.gov.tr
Kaynak: www.ensonhaber.com