Otomobil sahibi olmak isteyen tüketiciler, eski ve üst segment otomobiller ile sıfır ancak ucuz modeller arasında kalabiliyorlar. Haklılar da. Zira her iki kategorinin de artıları ve eksileri var. Peki hangisini tercih etmeli?
Türkiye’de otomobil sahibi olmak hayli zor. Fiyatlar, özellikle de son dönemlerde tavan yapmış durumda. Öte yandan COVID-19 kaynaklı sıfır araç kıtlığı da sürüyor. Peki durum böyleyken yine de araba satın almak istiyorsanız, sıfır ve benzerlerinden daha uygun fiyatlı olan bir otomobil mi tercih etmelisiniz, yoksa fiyatı açısından benzer olan daha eski bir üst segment otomobil mi?
Bu içeriğimizde, eski ancak lüks segmentte olan araçlar ile modern ancak ucuz olan araçların kıyaslamasını yapacağız. Her iki kategorinin artılarına ve eksilerine bakacak, hangisinin daha ağır basacağını anlamaya çalışacağız…
Konuya şöyle uzaktan bir bakacak olursak; seçim yapmakta zorlanacağınızın farkındayız. Zira örnek olarak şöyle bir denklemden bahsediyoruz: 2005 model Mercedes-Benz S350 vs. 2022 model Fiat Egea.
Emin olun, her iki model arasında kalmanıza yol açacak pek çok sebep olacak. Önce eski lüks araçların iyi ve kötü yanlarını, ardından yeni ama ucuz arabaların iyi ve kötü yönlerini inceleyelim.
Araba ne kadar eski olursa olsun verdiği premium his değişmiyor.
*2005 model Mercedes-Benz E Serisi’nin iç kısmını görüyorsunuz. Bugün sıfır ancak ucuz olarak lanse edilen modellerin bazılarında bu konfor yok. Fotoğrafa dikkatli bakarsanız, koltukların elektronik ve butonlarla ayarlandığını görebilirsiniz.
Mercedes-Benz gibi lüks araçlar üreten şirketler, maksimum konforu ve sürüş zevkini yaşatmak için otomobil sektörünün en iyi malzemelerini kullanırlar. Deri koltuklar, ahşap döşemeler, yumuşak kaplamalı plastikler gibi malzemeler aracın yalnızca görüntüsünü değil, hissiyatını da özelleştirir ve güzelleştirir.
Bu tarz malzemelerin kullanılmasının yanında bu araçların yalıtımı, süspansiyon ve şasinin çok gelişmiş olmasından ötürü sürüş konforu, motor ve şanzıman kombinasyonunun masraftan hiç kaçınılmamış, üst seviye ürünler olması ile birlikte bu araçlar size unutulmaz bir premium hissi yaşatır. Hatta eski ve lüks bir aracın bazı özellikleri, bugün sıfır otomobillerde bile bulunamayabilir.
Rahatlığı gibi, motor güçleri de bambaşka oluyor.
Eski de olsa bir lüks aracın size vereceği büyük artılardan bir diğeri ise sağlayacağı performans olacaktır. Bu tip araçlar genelde yüksek kesime hitap ettiğinden vergiler ve yakıt tüketimi çok göz önüne alınmadan performans ve stabilite öne çıkar. Bu yüzden lüks araçlarda hacimli ve çok silindirli motorlar görürüz. Bu da yüksek performans demektir. Sıfır diye ucuza aldığınız Fiat Egea’nın 95 beygirlik motora sahip versiyonları ile çıkamadığınız yolları, eski bir Mercedes-Benz ile kolaylıkla kat edebilirsiniz…
Tabii şimdi bu kadar güzel şey saydık, fiyatlar da uygun; neden koşup hepimiz bunlardan bir tane almıyoruz diyebilirsiniz. Gelelim olumsuz yönlere:
Garantileri yok!
Eski araçların yaşı ve kilometresi gereği artık servisler tarafından sağlanan garantiler ortadan kalkıyor. Bu da zaten yeterince eskimiş ve yorulmuş olan arabanın sorun çıkarmaya başlayacağı ve bunu kendi cebinizden vermeniz gerektiği anlamına geliyor. Bahsi geçen aracımızın da bir Mercedes-Benz olduğunu ve eski teknolojiler ile donatıldığını düşünürsek işiniz epey zor.
Garanti olmadığı gibi aynı zamanda tamir masrafları yüksek.
Garanti olmaması yeterince kötü değilmiş gibi bir de bu araçların yüksek performanslı motorları ile üst düzey özellikleri yüzünden bakımları oldukça zor ve maliyetli olacaktır. Her şeyi bir kenara bırakın, yedek parça bulmak bile zor. Hadi buldunuz diyelim, piyasada eski ve lüks bir otomobili iyi bir şekilde tamir edecek usta da yok…
Bu arabaların favori mekanı benzinlik, favori içeceği de benzin!
Tamir işlerine razı geldiniz. Bu kez de yakıt masrafları ile yüzleşiyorsunuz. Haberimizin başında adını andığımız 2005 Mercedes-Benz S350’nin yakıt tüketimi, 15-17L/100km olacaktır. Bunun sebebi, eski ve verimsiz motorlar kullanılmasının yanında en ekonomik versiyonlarda bile 3.0 litrelik motorların tercih edilmesi.
Gelin bir de Fiat Egea gibi ucuz ancak giriş segment sıfır otomobillere bakalım.
Jelatinler üzerinde, sıfır kokuyor.
Günümüzdeki hangi sıfır aracı alırsanız alın, jelatinli ve temiz olarak teslim ediliyor. Temizlik dediğimiz şey, aslında kumaşların ve diğer döşemenin fabrikadan yeni çıkmış olması. En ufak bir kusur yok, kimse dokunmamış. Bunlar, elbette sıfır otomobillerde karşımıza çıkan ilk avantajlardan bir tanesi oluyor.
Yetkili servis garantili bakımlar.
Bugün en ucuz sıfır arabayı da alsanız, size her sorun çıktığında yardımcı olacak, aradığınızda ulaşabileceğiniz ve çoğu zaman para vermeyeceğiniz servisiniz olacak. Hem de Türkiye’nin her yerinde. Aynı zamanda aracın sizde kalacağı süre boyunca garantisi de olacağından, rutin bakımlar dışında arabaya para bile harcamayacaksınız. Değerlendirmeye değer bir artı gibi görünüyor.
Bazı sıfır arabalarda hala kollu arka cam olsa da donanımları kabul edilebilir seviyede.
Bugün 2022 model araçlardan bazıları, baz modellerde kollu arka cam sunuyorlar. Ancak ön tarafa geçtiğimizde işler değişiyor. Dokunmatik ekran, Android Auto ve Apple CarPlay gibi sistemler, dijital gösterge ekranları artık genel anlamda standartlaşmaya yakınlaştı. Üstelik opsiyon olarak sunulan pek çok teknolojik özellik de mevcut. Eski model lüks otomobillerde böyle bir seçenek yok.
Kenarda ufak tefek birikmişiniz varsa bayilerin finansman desteğinden faydalanabilirsiniz.
Bugün ilan sitelerine girip 2005 model Mercedes-Benz S350 araması yaparsanız, 2022 model Egea Sedan Lounge (dizel) fiyatları ile benzer rakamlarla karşılaşırsınız. Sıfır aracın şöyle bir avantajı var: Eğer belirli bir miktarını nakit olarak ödeyebilirsiniz, bayiden finansman desteği alıp, banka kredisinden daha uygun oranlarla borçlanabilirsiniz.
Buraya kadar anlattıklarımız, fikrinizi yeniden sıfır ancak ucuz modele yöneltmiş olabilir. Ancak her şey bu kadar güzel değil. Ucuz ancak sıfır model araçlarda bazı dezavantajlar da var:
Malzeme kalitesi, beklentinizi karşılamayabilir.
Uygun fiyatlı sıfır arabaların üretim amacı, herkesin otomobile ulaşmasını sağlamak. Bunu sağlamak için vazgeçilmesi gereken bazı hususlar var. Vazgeçilecek hususların en başında da malzeme kalitesi geliyor. Sert ve ucuz plastik malzeme, kalitesiz kumaş ve zayıf izolasyon, aracın içerisinde türlü türlü gıcırtılara yol açabiliyor. Ayrıca arabaların dışarıdan aldığı ses de kalitesiz malzeme nedeniyle artıyor. Bu da saatler boyunca kesintisiz gürültü demek.
Marka değeri de önemli.
Hepimiz için geçerli olan bir durum var: Mercedes-Benz’in bıraktığı algı ile bir Fiat’ın bıraktığı algı maalesef farklı. Bir Mercedes-Benz sahibi olmak şehvet verici bir durum iken bir Fiat kullanmak sanki pazarda satılan bir arabaya binmek ile aynı hissi verebilir.
Ayağımı yerden kessin yeter diyorsanız bu durum bazen işkenceye dönüşebilir.
Ekonomik, sıfır model araçların geride kaldığı bir diğer nokta ise sergiledikleri performans. Sırf az yakıt tüketsin diye küçük hacimli motorların tercih edilmesi sürüş konforunu sıfıra indiriyor. Aracınız sıfır bile olsa zorlu bir yokuşta, eski modellerin gerisinde kalabilirsiniz.
Özetleyecek olursak; incelediğimiz her iki kategorinin de kendine göre avantajları, dezavantajları var. Peki hangisini tercih etmeli? İşte bu sorunun cevabı, aracı satın alacak kişide saklı. Eğer alınan araç şehir içinde kullanılacaksa ve pek de önemsenmeyecekse sıfır model ekonomik araba tercihinde bulunulabilir. Performans ve konforu önemseyen tüketiciler ise eski ancak lüks modellere yönelebilirler.
İLGİLİ HABER
Son Yıllarda Araba Tasarımları Neden Birbirine Benzemeye Başladı?
Kaynak: www.webtekno.com