Rotodyne’a tam anlamıyla ne helikopter ne de bir uçak demek mümkün olur. Çünkü bu hava taşıtı hem helikopterin hem de uçağın çeşitli fonksiyonlarına sahiptir. Peki böyle dâhiyane bir projenin başarısızlığının arkasında hangi sebepler olabilir?
İlk kez bundan yaklaşık 64 yıl önce piyasa sürülen Rotodyne’ın, yeni bir toplu taşıma aracı olması hedeflenmişti. Çünkü bu hava taşıtı, bir şehir merkezinden diğerine geçmenin en hızlı yolu olarak görüldü ancak işler, beklenildiği gibi gitmedi.
Peki, helikopter ve uçak karışımı hava taşıtı denemesi Rotodyne’ı uçuruma sürükleyen neydi?
Aslında helikopterler, rotor kanadını döndürmek için motor gücünü kullanır ve bu da kaldırma kuvveti oluşturmak için havayı aşağıya doğru zorlar.
Bu rotor kanadının eğilmesi, helikopterin belirli bir yönde hareket etmesini sağlayan temel bir parçadır fakat Rotodyne’ın çalışma şekli bu değildir. Bu hava taşıtında, büyük rotora güç verilmez ve motora bile bağlı değildir.
Bunun yerine hava, rotor kanatlarından doğal olarak geçerken, rotorun âdeta bir fırıldak gibi dönmesine sebep olur. Bu dönüş ise kaldırma kuvvetini yaratır.
Yine de Rotodyne’ın kanatları ve tıpkı bir uçağa benzeyen bir çift turboprop türünde bir motoru vardır fakat ileri uçuşta güç verilmeden dönen rotor, uçağın ağırlığının yarısından fazlasını kaldırır.
İşte Rotodyne sahip olduğu bu benzersiz tasarımı sayesinde, döneminin tüm helikopterlerinden daha hızlı uçtu ve çok daha verimliydi.
Ayrıca herhangi bir helikopter gibi havada dikey biçimde asılı kalabilir, kalkabilir ve inebilirdi. Bunun sebebi de her rotor kanadının ucunda, küçük uçlu jelatin bulunmasıydı.
Kalkış ve iniş sırasında turboprop motor tarafından sağlanan yakıt ve basınçlı hava, rotoru döndürmek için ateşlenirdi. İleri uçuşa geçildiğinde ise uç jetler kapatılır ve rotor, bir kez daha serbestçe dönmeye başlardı.
Bu hava yolu harikası, 1959’a gelindiğinde ise şehirler arası yolculuklarda devrim yaratmayı vadettiği için dünya çapında ilgi görmeye başladı.
Aslında genel itibarıyla 1950’li ve 1960’lı yıllarda şehirler arası hava yolculuğu yükselişe geçmişti.
Fakat New York’tan Boston’a uçak yolculuğu yalnızca bir saat sürse de havaalanına gidip gelmek bu süreyi neredeyse ikiye katlardı. Bu noktadaki çözümlerden biri helikopter kullanmaktı. Böylece 1960’lara gelindiğinde Amerika’nın büyük şehirlerinde helikopterlere ait hava yolları ortaya çıktı.
Ancak bu helikopterlerin hiçbiri kâr etmiyordu ve Rotodyne projesi, büyük ölçüde gelişmiş hız ve menzili sayesinde, helikopter hava yollarını daha kârlı bir hâle getirecekti. Ayrıca bir şehir merkezini diğerine bağlayarak şehirler arası seyahatin yeni bir yolunu da açacaktı.
Bir diğer taraftan Rotodyne’a güçsüz ve serbestçe dönen bir rotor eklendiğinde, istediği zaman daha yavaş uçması mümkün olacaktı ve bu da onun, daha güvenli olduğu anlamına gelirdi.
Böylece 1957’de Rotodyne, İngiliz hükûmetinin desteğiyle göklere çıktı. 40 yolcuyu 700 km öteye taşıyabiliyor ve saatte 300 kilometrenin üzerinde hızlara kadar ulaşabiliyordu. Üstelik uçak, kendisinden çok da büyük olmayan bir alana kolaylıkla iniş ve kalkış yapabilirdi.
Nihayetinde 350 başarılı test uçuşunun ardından bu hava yolu taşıtının, güvenli ve kullanışlı olduğu kanıtlandı. Ancak Rotodyne’ı avantajlı kılan tüm bu özellikleri, ne yazık ki dezavantajlarının yanında bir hiç olarak kaldı.
Öncelikle bu hava taşıtının uç jetleri, çok fazla ses çıkarıyordu ve bu durum, şehrin ortasında epey sıkıntı yaratacaktı.
Bununla birlikte halkın bu gürültüye tahammül edip edemeyeceği ise soru işaretlerin sebep oldu. Bu problemin farkında olan Rotodyne, gelişimini sürdürerek 75 yolcu kapasitesine ulaştı ve bu gürültünün önüne geçeceğine söz verdi.
Üreticiler uç jetlerdeki gürültü bastırıcı teknolojiyi geliştirmek için yıllarını harcadı. İlerleme oldukça zaman alsa da 1960’a gelindiğinde ekip, bu sesi yaklaşık %15 azalttı fakat bu bile Rotodyne’ının bu günlere gelebilmesi için yeterli olamadı.
Çünkü Rotodyne bu üretimin devam edilebilmesi için hâlâ İngiliz hükûmetine bel bağlamak zorundaydı ve yeterli finansman sağlanamadı. Bunun sebebi de 1960’lı yıllarda İngiltere’de havacılık sektörünün tam bir karmaşa içinde olmasıydı.
O dönemde uçak üreticisi çok fazlaydı ancak uçak üretimi, hükûmetin finansmanına bağlı olduğundan bir o kadar azdı.
Bu problemden dolayı çeşitli hava yolu şirketleri, tek bir çatı altında toplanmak zorunda kaldı ve Rotodyne da diğer helikopter projeleriyle rekabet hâlindeyken bu karmaşanın ortasında kaldı.
Öte yandan bu hava yolu taşıtının üretimi, daha güçlü motorların tedarik edilmesindeki zorluklar nedeniyle de yavaşladı. Nihayetinde 1962’de ekonomik baskılarla karşı karşıya kalan İngiliz hükûmeti, birdenbire bu hava yolu taşıtının fonunu tamamen kesti.
Sonuç olarak bir zamanlar şehirler arası seyahatte devrim yaratmayı vadeden bu yarı helikopter ve yarı uçak, tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
İLGİLİ HABER
Pilotun Mecbur Kalacağı Olumsuz Bir Durumda Uçağı Ters Şekilde Uçurabilmek Mümkün mü?
İLGİLİ HABER
Çin Üzerinden Uçan Uçaklar, Düz Uçmak Yerine Neden Zikzaklı Rotalar Kullanıyor?
İLGİLİ HABER
Uçaklar Ömrünü Tamamladıktan Sonra Başlarına Neler Geliyor? Mezarlıkları Bile Varmış!
İLGİLİ HABER
Uçakların Yedi Günde Bir Yıkanmak Zorunda Olmasının Sebebi Ne? (Yapılmazsa Can Güvenliğimiz Tehlikede Olabilir!)
İLGİLİ HABER
Uçaktayken Gaz Çıkarma İhtiyacımızın Rahatsız Edici Seviyede Artmasının Sebebi Nedir? Üstelik Kadınlarda Daha Fazla Görülüyor!
İLGİLİ HABER
Uçak Biniş Kartınızda “SSSS” İbaresini Görürseniz Tedirgin Olmanızda Fayda Var! Peki Ne Anlama Geliyor?
Kaynak: www.webtekno.com