Geçmişin izlerini gün yüzüne çıkaran, tarihe yakından tanıklık eden arkeologlar, tam elleriyle bulmuş gibi nasıl da kazacakları yeri biliyorlar?
Bazen şans olsa da tabii ki bir dizi yöntem ve teknoloji de işin içinde.
Süreç boyunca tarihî kalıntıların keşfi ve korunması aşamasında epey emek sarf eden arkeologların nasıl çalıştığının biraz detaylarına inelim.
Yüzey araştırmaları ve coğrafi bilgi sistemleri kullanılıyor.
Arkeologlar, kazı alanı tespiti yapmak için öncelikle yüzey araştırması ile işe başlıyorlar. Belirli bir bölgeyi sistematik olarak tarayarak yüzeyde görülen kalıntıları ve eserleri topluyorlar.
Tabii ki bu biraz da şans işi. Ancak bunun yanı sıra potansiyel kazı alanlarının belirlenmesinde “coğrafi bölge sistemleri” de kullanıyorlar. Bu sayede bölgenin topografik ve coğrafi verileri analiz ediliyor.
Kullandıkları sistem, mekânsal analiz yaparak bölgede meydana gelen topografik değişimleri sunarak detaylı bilgiler sunuyor.
Jeofizik yöntemler ve GPR teknolojisi de işlerinin birer parçası.
Jeofizik yöntemler de alan belirlemede etkili. Yer radarı yani Ground Penetrating radar (GPR) teknolojisi, toprağın altındaki yapıları tespit ediyor.
GPR, radyo dalgaları yayarak mezar, bina temelleri gibi kalıntıları belirliyor. Bu sayede kazı yapılacak alanın altındaki yapılar tespit edilerek arkeologlara oldukça etkili bir rehberlik sağlanıyor.
Bir diğer teknolojik yöntem ise uzaktan algılama. Lidar teknolojisi ile lazer ışınları sayesinde toprağın altındaki yapılar tespit ediliyor. Özellikle ormanlık ve yoğun bitki örtüsüne sahip bölgelerde, lidar teknolojisi etkili sonuçlar veriyor. Ayrıca uydu görüntüleri ve hava fotoğrafları sayesinde de geniş alanlar taranıyor.
Teknolojinin dışında da kullanılan yöntemler mevcut.
Eski haritalar, yazılı belgeler ve yerel halktan alınan bilgiler de arkeologlar için oldukça önemli kaynaklar. Yerel halk, bölgedeki eski yapıların ve olayların tespitinde değerli bilgiler sunarak arkeologların işini kolaylaştırıyor.
Bununla da bitmiyor.
Jeoloji ve arkeoloji birleşiyor. Toprak ve sediman analizleri ile geçmişteki insan faaliyetleri ve çevresel koşullar ortaya çıkarılıyor. Toprak örneklerinin analiziyle de eski yerleşim alanlarının tespitinde arkeologlara yol gösteriliyor.
Örneğin toprakta bulunan fosfat seviyeleri sayesinde insan yerleşimlerinin yoğunluğu anlaşılabiliyor.
Gördüğünüz gibi arkeologlar, kazı yapacakları alanları belirlerken çok yönlü bir yaklaşım benimsiyorlar. Bu disiplinler ile de geçmişin izleri günümüze taşınarak kültürel mirasımız korunuyor.
Bunları da inceleyebilirsiniz:
İLGİLİ HABER
Vampir Cenaze Törenlerinden Beyni Yenmiş Kafataslarına… Birbirinden Ürkütücü 10 Arkeolojik Keşif
İLGİLİ HABER
Ülkemizdeki Arkeolojik Kazılarda Neden Hiç Dinozor Fosili Bulunamıyor?
İLGİLİ HABER
İnsanlığın Geçmişine Işık Tutup Bugünü Daha İyi Anlamamızı Sağlayan, Tarihe Geçmiş 8 Arkeolojik Keşif
Kaynak: www.webtekno.com