Başta peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve sevinçte dâimâ Allah’a duada ve istiğfarda bulunmuşlardır. Zira dünya üzerinde hiçbir kul yoktur ki duaya ve tövbeye ihtiyacı olmasın.
Sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber (s.a.v) bile daima dua ve istiğfarla Allah’a yakarışta bulunmuştur.
İbn-i Ömer -radıyallâhu anhumâ- şöyle der:
“Biz, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bir mecliste yüz defa:
‘Allâh’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabul buyur! Çünkü Sen tevbeleri çok kabûl eden ve çok merhamet edensin.’ dediğini saymıştık.”(Ebû Dâvûd)
Tövbenin dindeki yeri nedir?
İstiğfar, kişinin kusurunun bağışlanmasını Allah’tan istemektir. Allah Gufran’dır. Affedicidir ve merhametlidir. Şüphesiz Allah’ın merhameti, kulun günahlarından çok daha fazladır. Bir kimse günahını Allah’ın merhametinden büyük görmemelidir. Kul günah işler, pişman olur, Gaffar olan, merhameti yüce olan Allah affeder.
Allah’a şirk(ortak) koşmak dışında tüm günahlar affedilir
Kutsî bir hadise göre Cenâb-ı Hak, kendisinin özel olarak koruduğu kimseler hariç bütün insanların hatalı olduğunu bildirmiş, bu sebeple zâtından mağfiret dilenmesi halinde kusurları bağışlayacağını vadetmiştir.
Kur’an’a ve sahih Hadislere göre, Allah’tan samimiyetle mağfiret dilenmesi halinde şirk dışındaki bütün günahların affedileceği belirtilmektedir. Bununla birlikte diğer bazı naslar göz önünde bulundurulduğunda kul hakkının bağışlanmayacağı anlaşılır, zira bu hakkın sahibi Allah değil kuldur. Ayrıca bağışlanma talebi bir nevi tövbe niteliği taşır. Tövbenin kabul edilmesi için de bazı şartların gerçekleşmesi söz konusudur.
İstiğfar edenlere müjde!Tövbe ve istiğfar, dünyada ve âhirette azaptan kurtuluş vesîlesidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:“Allah Teâlâ Hazretleri (şu âyetle) ümmetim için bana iki emân indirdi:Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umûmî bir) azap indirmeyecektir.Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah onlara azâb etmeyecektir. (el-Enfâl, 33)Ben aralarından ayrıldığımda, (Allâh’ın azâbını önleyecek ikinci emân olan) istiğfârı kıyâmete kadar ümmetimin yanında bırakıyorum.”(Tirmizî)
Kur’an-ı Kerim’de Bağışlanmak
Mağfiret kelimesi bir yerde “başkasının kusurunu görmeme” anlamında insana, (el-Bakara 2/263), yirmi yedi âyette de Allah’a nisbet edilmiştir.Mağfiret kavramı, Kur’an’ın yaklaşık 100 sûresinde yer almak suretiyle Allah’ın engin merhamet ve bağışlayıcılığını ifade etmektedir. Ayrıca, “Şunu bilmelisin ki rabbinin bağışlayıcılığı engindir” (Necm 53/32) gibi müjdeleyici beyanlardan başka mağfiret kavramının geçtiği âyetlerin çoğunda mağfiretle birlikte büyük ecir, nicelik ve nitelik açısından üstün değerli rızık ve cennetlerin verileceği beyan edilmektedir.
İnsan ne kadar çaba sarfetse de kendi ölçüleri çerçevesinde bile ideal bir kişi olamaz. Hayatında yaratana ve yaratılmışlara karşı yanlış davranışlarda bulunmadığını kendi vicdanında kabul edecek birinin mevcudiyetini düşünmek kolay değildir. Bu açıdan bakıldığında en büyük saygıya lâyık olan Allah’ın kendisine karşı işlenen hataları affetmesi kişinin hayata bağlanmasını sağlamakta, ebedî âlem hususunda ümitsizliğe kapılmasını önlemekte ve onu yapıcı bir psikolojiye yükseltmektedir. Bu konudaki âyetlerin genel muhtevasından anlaşılacağı üzere affedicilik geniş kapsamlı ilâhî bir vasıf olmakla birlikte gerçekleşmesi insanda bulunması gereken bazı niteliklere bağlıdır. Bunların başında tereddütsüz iman gelir. Birçok âyette buna yararlı davranışlar da (amel-i sâlih) eklenmiştir. Enfâl sûresindeki âyetlerde (8/2-4) Allah katında yüksek dereceler, mağfiret ve tükenmez rızkın vaad edildiği tereddütsüz imanın vasıfları şöyle sıralanmıştır: Allah’ın anılması halinde kalbin korkuya yaklaşan bir saygıya bürünmesi, Kur’an âyetlerine vâkıf olunduğu oranda imanın pekişmesi, Allah’a tevekkül edilmesi, namazın kılınması ve Allah yolunda harcama yapılması.
İstiğfar nedir, nasıl getirilir?
İstiğfar, hatadan pişman olmak ve Yaradandan af dilemektir.Tövbe, Hakk’a dönüş demektir. Hakk’ı unutan ya da O’ndan gafil olan bir kulun, girdiği yanlış yolun farkına varıp yüzünü ve gönlünü Rabbine yöneltmesi ve affını dilemesidir. Böyle bir kulun kalbi büyük bir nedâmetle, için için yanar ve ılık gözyaşlarıyla Rabbine gönlünü açar. İşte bu yanış ve pişmanlık“tevbe”dir. Ardından af dilemek için kalplerden taşan niyazlar da“istiğfar”dır.Günahlardan bağışlanmak için en kısa istiğfar şu şekilde getirilir:
“Estağfirullah El Azim.”Anlamı: “Şânı pek yüce olan Allah’tan bağışlanmamı diliyorum.” ifadesidir.
Kaynak: www.ensonhaber.com